Federal Almanya ile Türkiye arasında 1961 tarihinde imzalanan işgücü anlaşmasının bu sene 60. yılını kutladık. İkinci dünya savaşı’nda büyük zarar gören Almanya ekonomik olarak ayağa kalkabilmek için yabancı işgücüne ihtiyacı vardı ve bu işgücü ihtiyacının büyük bir kısmını Türkiye’den karşıladı. İşgücü anlaşması sadece robot gibi çalışan insan için düşünülmüştür? Halbuki buraya gelenlerin bir kimlikleri, dinleri ve yaşam kültürleri vardı. Hani söyleniyor ya biz işçi gücü çağırdık ama insanlar geldi. Biz gözden çıkarılmış Anadolunun yanık evlatlarıydık. 60 yıllar da çekilen hasret, yabancılık, dil bilmemekten kaynaklanan çaresizlik ama iş bulmanın, iyi para kazanmanın ve kurulan geri dönüş hayallerinin mutluluğu da var ilk gelenlerde. 1970 yıllarında aileler buraya getiriliyor ve kısmende olsa hak arayışları başlıyor. Cemaatleşme ve sivil toplum kuruluşlarının kurulması yaygınlaşıyor. 80 yıllarında 12 Eylül darbesinin etkisiyle yeni bir göç dalgası başlıyordu ve bu yeni gelenlerde artık burada kalıcılardı. Yerleşik durumuna geçiliyordu. Almanya’daki Türkleri en çok etkileyen ise 90 yıllarıdır bir tarafta iki Almanya’nın birleşmesi, diğer taraftan ırkçılık ve bunun getirdiği şiddet ve ev yakılmalarıydı. 2000 yıllar NSU’nun cinayetleri planlaması, işleme biçimi kadar güvenlik birimlerinin ihmalleri de tüyler ürperticiydi. Bütün bu olumsuz olaylara rağmen artık Almanya, istemeyerek de olsa bir göç ülkesi olduğunu kabulleniyordu. 2010 yıllarda tekrar bir göç dalgası ile Almanya karşılaşıyordu. Başta Suriye olmak üzere Irak ve Afganistan’dan savaş nedeniyle gelenler, diğer taraftan Avrupa Birliği ülkeleri olan Bulgaristan ve Romanya’dan bir göç dalgası yaşanıyordu. Yine Türkiye ile siyasi gerilim yaşanıyor, Türk siyasetçilerin Almanya’da siyasi gösteri yapmaları yasaklanıyor ve sorumsuz açıklamalar ile uyum daha da zorlaştırılıyordu. Bizler birinci,ikinci,üçüncü ve dördüncü kuşak olarak Almanya’nın işgücü açığını kapatmaya çalışıyorduk. Fakat dünün işçileri bugünün avukat,polis,gazeteci,sporcu,sanatçı ve bilim insanlarını da yetiştiriyordu. Altmış sene sonra ne durumdayız? Kültürel,sosyal,din,kimlik dil,gibi bizi biz yapan değerlerimize ne kadar hakim durumdayız? Yukarıda yazdıklarımla ilgili hangi çalışmalar yapıyoruz veya yapmaktayız, yani kendi içimizde bir sorgulama yapıyormuyuz. Almanya’da bir adada yaşar gibi yaşıyoruz, kimliğimize, varlığımıza yönelen tehditlere karşı bir bütün olarak mücadele edecek yerde, kendi içimizde çok parçalanmış bir topluluk arz ediyoruz. Göçün 60.yılında herhangi sistemli bir araştırma yapıldımı, göçün sürecinde gelişen olayları, nasıl değerlendirdik veya farklı görüşlerdeki insanlar ve kurumların ortak değerleri nelerdir, hangi konularda birleşebiliyoruz. Türk toplumu din eksenli veya etnik bir parçalanmayamı gidiyor. Sünni ve Alevi veya cemaatlar arası bir kutuplaşma gelecekte bizleri bekleyen tehlike olabilirmi. Dünyanın çehresi değişiyor, bizler değişiyoruz ve değişim bütün hızıyla devam ediyor, yetişmekte çok zorlanıyoruz. Bu değişimin sonunda bizleri ne bekliyor, hazırlıklımıyız. Burada yaşayan Türk toplumunun kimliği nasıl olmalıdır, nasıl bir Almanya arzuluyoruz. Yani bir kimlik tanımına ihtiyaç varmı? Alman toplumu ile ilişkilerimiz 60 sene sonra nerede. Yeni gelen göçmenlerle bir arada yaşama, onlarla ortak yaşam süreci nasıl şekilenecek. Bütün bu sorular şimdilik cevapsız, yarınlardada bu sorulara cevap bulacağımızdan ben şahsen çok şüpheliyim. Almanya’daki Türk göçmenler arasında iç çekişmeler ve ayrışmalar diğer göçmen guruplardan çok daha fazladır. Son zamanlarda en temel sorunlarımız konusunda bile ortak bir açıklama ve eylem birlikteliğimiz yok. Alman siyasetçilerin ise burada yaşan göçmenlerin sorunlarına yaklaşımı gerçekten utanç verici, yıllarca kötü ve pis işlerde çalıştırdıkları insanların hakları konusunda ciddi bir adım atmadılar. Göçmenlerin sosyal hakları görmezlikten geliniyor, yaşlılık döneminde onların istifade edebileceği yaşlılar yurdu veya evi konusunda hiç bir adım atılmıyor, halbuki Almanlar için milyarlarca teşvik yardımı yapılıyor. Modern bir göç yasası, vatandaşlık, seçme ve seçilme hakkı, kamuda ve belediyelerde göçmenlere memurluk için kota verilmesi gibi daha bir çok konuda görmemezlikten gelindi ve geliniyor. Demokrasi ve özgürlük nutukları atan Alman politikacıları İslam dini ve eğitim hakları konusunda hiç bir hak talebine olumlu cevap vermiyorlar. Türkiye devleti ise maalesef göçün 60.yılına kadar buradaki sorunlarla ilgili ciddi bir çalışma yapmamıştır. Bir çok sorunumuz çözülememiştir, yaptığı bir çok hizmeti ise eline yüzüne bulaştırmıştır. Vatandaşlıktan çıkardığı insanları arka kapıdan geri vatandaşlığa alarak yüzbinlerce vatandaşımızı mağdur etmiştir. Askerlik düzenlemesi ise ayrı bir garabet,loto toto gibi inişli çıkışlı? Buradaki yerel veya eyalet idarecileriyle Türkçe ögretmenleri konusunda hiç bir çalışma yapılmamış ve adım atılmamıştır, halbuki geçmişte Almanya’ya Türkçe öğretmeni gönderiyorlardı. Öğretmen yerine camiilere eğitimsiz imamlar göndererek, başka bir sorunun çıkmasına sebeb olmaktadırlar. Büyükelçilik, Konsolosluklar, YTB ve Yunus Emre Enstitüsü çalışmaları koordineli bir şekilde hizmet vermemektedir. Vatandaşlarımız bir çok çalışmadan habersizdirler, yapılan çalışmalar sivil toplum kuruluşlarının içersinde kalmakta, aşağılara yansımamaktadır. Türk siyasetçisi Almanya’yı siyasi arena gördükleri için bir türlü burada yaşayan insanların sorunlarını göremiyorlar ve bu insanların sorunları yetmezmiş gibi bir de kendileri sorun oluyorlar. Gelecek nesillerimizin yarınlarını nasıl teminat altına alabiliriz endişesi artık kimsede yok. Gençlerimiz geriye dönüp baktıklarında acaba kendi tarihlerini nasıl görecekler. Bir göç merkezimiz bile yok, hangi dökümanlarla tarihimizi öğrenecekler. Tarihini bilmeyen bir toplum geleceğini nasıl inşa edecek. Evet 60 sene geride kaldı,artık daha fazla zaman kaybetmeden sorunlara çözüm üretmek gerekir, ilk kendi içimizden başlayarak bir sorgulama yapmalıyız. Artık söz konusu olan bizim neslimizin geleceğidir, bu konuda ortak tavır ve adım atılmalıdır. Almanya’da yaşayan insanlarımızın geleceği her geçen gün biraz daha kötüleşmektedir, dini ve milli bağlılık zayıflamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları
BirlikHaber Güncel Haber Akışı
Bugün En Çok Okulanlar
Aksaray Haberleri Aksaray’da İhraç edilenlerin listesi
Köşe Yazarları ŞEKER HASTALIĞI (DİYABET) ve HİMALAYA TUZU
Köşe Yazarları ASTIM, BRONŞİT, KOAH ve Himalaya Kristal Tuzu
Köşe Yazarları KRİSTAL TUZ NASIL KULLANILMALI? SOLE KULLANIMI
Aksaray Haberleri Aksaray’da okulda cinayet 1 ölü 1 ağır yaralı
Birlik Haber Gazetesi İmtiyaz Sahibi YS Grup adına Yaşar SARIKAYA
E-Posta : birlikhaber@hotmail.com
Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.
Birlik Haber Gazetesi ile Aksaray Haberleri ve Son Dakika Aksaray İlçe Haberlerini Takip Edin. En Güncel Aksaray Haber Sitesi ve Aksaray İle İlgili En Son Gelişmeler.Konular
Yasal Uyarı : Kaynak gösterilerek dahi abone olmadan kısmen veya tamamen kullanılamaz... Birlik Haber Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır - 2021