Yine seçim rüzgârı esmeye başladı…

Ortada daha sandık bile yok ama “adayım” diyenlerin sesi dört bir yandan geliyor.
Ne var ki bazı adaylara bakınca insan sormadan edemiyor:
Bu koltuğu mu yöneteceksiniz, yoksa senaryo mu yazacaksınız?
Daha seçim tarihi belli değil,
ama bazıları çoktan dedikodu pazarını kurmuş,
yalanı süsleyip servis etmeye başlamış.
Sanki odayı, birliği, derneği değil; dizi setini yönetmeye hazırlanıyorlar.
Koltuk sevdasıyla yanıp tutuşanlar,
daha kendini yönetemezken millete yön vermeye kalkıyor!
Hizmetten çok, kulis peşindeler…
Yönetim vizyonu değil, iftira senaryosu hazır!
Millet hizmet bekliyor, bunlar lafla gösteri yapıyor.
Oyun kuran çok ama oyunu bozan yürek az!
Kendini kandıran, bu milleti kandıramaz arkadaş!
Biz kimin niyetle sahneye çıktığını biliriz.
Bazıları hizmet için, bazıları hizmetin nimetleri için çıkıyor.
Ama unutmayın:
Koltuk değil, duruş adamı gösterir.
Ve duruş, lafla değil — karakterle belli olur!
Bu iş, makamla değil, emanetle olur.
Emanet, ehline verilir;
mikrofonu kapınca nutuk atanlara değil!
O yüzden buradan açıkça söylüyorum:
Daha seçim takvimi açıklanmadan entrika çevirenler,
yarın esnafın hakkını nasıl koruyacak sanıyorsunuz?
Kendini kandıran, bu milleti kandıramaz!
Unutmayın;
“Duruşu olmayanın, yöneticiliği olmaz.”
Bu oda koltuk değil, emanet ister.
Emanet ehline verilir, sahneye çıkan her figürana değil!