Yerel Haberler - 13.12.2025 - 14:14
ANKARA-BHA
Prof. Dr. Zakir Avşar, Papa 14. Leo’nun 27–30 Kasım 2025 tarihleri arasında Ankara, İstanbul ve İznik’i kapsayan Türkiye ziyaretinin yalnızca dini bir program olarak görülmemesi gerektiğini vurguladı. Avşar, ziyaretin diplomatik, kültürel ve toplumsal boyutlarıyla stratejik bir süreç olduğuna dikkat çekti.
Papa ziyaretlerinin tarihsel arka planına değinen Avşar, 1964 yılına kadar papaların yurt dışına çıkmadığını hatırlatarak, Türkiye’ye yönelik papalık ziyaretlerinin tamamının devlet davetiyle gerçekleştiğini belirtti. Bu sürecin Türkiye’nin laik, demokratik ve çok kültürlü yapısının uluslararası kamuoyuna aktarılmasında önemli rol oynadığını ifade etti.
Papa 14. Leo’nun Türkiye’yi ilk yurt dışı ziyareti için tercih etmesinin güçlü bir diplomatik mesaj taşıdığını belirten Avşar, Papa’nın ABD doğumlu olması ve Latin Amerika’daki uzun misyonerlik deneyiminin, küresel ilişkilerde daha geniş bir perspektif sunduğunu kaydetti. Bu tercihin, Türkiye’nin Doğu ile Batı arasında üstlendiği köprü rolünü bir kez daha ortaya koyduğunu vurguladı.
Avşar, Papa 14. Leo’nun Türkiye tercihini ve ziyaretin çok boyutlu anlamını köşe yazısında şu ifadelerle değerlendirdi:
Papa 14. Leo’nun 27–30 Kasım 2025 tarihleri arasında Türkiye’yi ziyareti, dini, diplomatik, kültürel ve toplumsal boyutları olan stratejik bir süreç olarak değerlendirilmelidir.
Ziyaret, Ankara, İstanbul ve İznik’i kapsayan bir program çerçevesinde, resmi devlet görüşmeleri, Fener Rum ve Ermeni Patrikhaneleri ve Katolik topluluklarla temaslar, Sultanahmet Camii ziyareti, kültürel etkinlikler ve tarihî anmalar ile gerçekleştirilmiştir.
Bu ziyaretin anlamını kavrayabilmek için, Türkiye’ye önceki Papalık ziyaretleri, İznik’in tarihî ve kültürel önemi, Patrikhane ile ilişkiler ve Türkiye’nin milli çıkarları bağlamında çok boyutlu bir analiz yapmak gerekmektedir.
Türkiye, tarih boyunca hem Doğu hem Batı dünyasının kesişim noktasında yer almış, farklı kültürlerin ve dinlerin buluştuğu bir coğrafya olmuştur.
Bu bağlamda, Türkiye’ye Papalık makamından yapılan ziyaretler, dini boyut içermekle birlikte diplomatik, kültürel ve toplumsal etkiler de doğurmaya matuf olmuştur. Bu arada bir önemli bilgi verelim, 1964 yılına kadar papalar hiç yurt dışı temaslarda bulunmamışlar, dolayısıyla “Vatikan Mahkumu” olarak da nitelendirilmişlerdir. Bazılarının ifade ettiği gibi Fatih Sultan Mehmet’in veya Atatürk’ün papaların ziyaretlerini istemediği gibi iddialar tamamıyla gerçeklerden uzaktır.
1964 yılında Kudüs Zeytindağı’nda Fener Rum patriği ile buluşan Papa Paul VI, sonrasında Patrik’in daveti ile 1967’de İstanbul’a gelmiş ve Ortodoks temsilcilerle de görüşmüştür. Bu davet Ankara tarafından hiç hoş görülmemiş sonraki yıllarda Patrik’in davetlerine de izin verilmemiştir. Aynı zamanda Vatikan Devlet Başkanı olan Papalar, Türkiye’ye ancak hükümetler tarafından davet edilmek suretiyle gelmiştir. Keza bu şekilde 1979’da Papa II. John Paul, Ankara’da Anıtkabir‘i ziyaret etmiş, İstanbul’da Patrikhane ile görüşerek Türkiye’nin dini çeşitliliğini ve laik-demokratik yapısını uluslararası kamuoyuna taşımıştır. 2006’da Papa Benedict XVI, İstanbul’daki Sultanahmet Camii’ni ziyaret etmiş, diyalog çağrısında bulunmuş ve Patrikhane ile görüşmeler gerçekleştirerek hem Katolik-Ortodoks ilişkilerini hem de Türkiye’nin tüm inançlara hoşgörülü toplumsal yapısını uluslararası ölçekte görünür kılmıştır. 2014’te Papa Francis, Ankara ve İstanbul’da resmi ve dini temaslarda bulunmuş, Patrikhane ile yürütülen görüşmeler aracılığıyla Türkiye’nin tarihî ve kültürel mirasını uluslararası ölçekte sergilemiştir. Bu kronoloji, Papa 14. Leo’nun ziyaretinin de dini açıdan olduğu gibi diplomatik ve kültürel açıdan da büyük öneme sahip olduğunu göstermektedir.
Papa 14. Leo, asıl adıyla Robert Francis Prevost, 1955’te ABD’nin Chicago kentinde doğmuş, Latin Amerika’da uzun yıllar misyoner olarak görev yapmıştır. ABD doğumlu olması ve Latin Amerika’daki deneyimi, onu önceki Avrupalı Papalardan farklı kılmakta, özellikle uluslararası diplomasi ve küresel dini ilişkilerde geniş bir perspektif sunmaktadır. Papa 14. Leo’nun Türkiye’yi ilk yurtdışı ziyareti olarak seçmesi, Türkiye’nin hem diplomatik hem stratejik hem de kültürel açıdan önemini vurgulayan bir tercihtir. Bu tercih, Türkiye’nin Batı ve Doğu arasında bir köprü olarak rolünü, tarihî ve kültürel mirasını ve çok dinli toplumsal yapısını görünür kılmaktadır.
Ziyaretin en kritik boyutu İznik’te gerçekleştirilen 1. Konsil’in 1700. yıl dönümünün anılmasıdır. M.S. 325 yılında toplanan 1. Konsil, Hristiyan doktrinlerinin şekillendiği ve kilise yönetiminin merkeziyetinin pekiştiği bir dönüm noktasıdır. Konsilin kararları dini, siyasi ve toplumsal yapıyı etkilemiş, kilisenin duruşunu güçlendirmiştir.
Papa 14. Leo’nun İznik’i ziyaret etmesi, Türkiye’nin tarihî, kültürel mirasını uluslararası ölçekte görünür kılarken, tarih boyunca farklı inançlara karşı sergilenen hoşgörü ve korumacı yaklaşımı da sembolik biçimde aktarmıştır.
İznik’in seçimi, diplomatik mesajların millî çıkarlar çerçevesinde güçlü ve stratejik biçimde iletilmesini sağlamıştır ve Türkiye’nin kültürel derinliği ile tarihî birikimini öne çıkarmıştır.
Papa 14. Leo’nun İstanbul’daki Patrikhane ile teması, Türkiye’nin çok boyutlu diplomasi ve kültürel miras yönetimi açısından kritik bir unsur olarak öne çıkmaktadır. Bu ziyaretin önemini anlamak için, Doğu ve Batı Hristiyanlığının tarihsel ayrışmasına, Ortodoksluk ve Katoliklik ‘in yapısına ve Türkiye’nin coğrafi konumuna bakmak gerekir.
Doğu ve Batı Hristiyanlığı, 1054 Büyük Bölünmesi (Schisma) ile birbirinden ayrılmıştır. Batı Hristiyanlığı, Katoliklik merkezli bir hiyerarşi ile Papa’nın ruhani otoritesini kabul ederken, Doğu Hristiyanlığı, Ortodoksluk adı altında özerk patriklerin yönetimi ile şekillenmiştir. İstanbul Patrikhanesi de Ortodoks Hristiyanlığı açısından, önemli dini merkezlerden birisi olmuştur.
Patrikhane ile Papalık makamı arasındaki ilişkiler tarih boyunca hem iş birliği hem çatışma ekseninde ilerlemiştir. Katolik-Ortodoks ilişkileri, özellikle teolojik farklılıklar, hiyerarşi ve doktrinlerin yorumlanışı üzerinden şekillenmiş, dönem dönem diplomatik krizler ve uzlaşı süreçleriyle kendini göstermiştir. Türkiye’deki Patrikhane, bu bağlamda, dini, kültürel bir sembol niteliği taşımaktadır. Papa’nın Patrikhane ile doğrudan temas kurması, tarihî kırılmaları sembolik olarak aşma ve diyalog zemini oluşturma anlamına gelmektedir.
Ziyaretin diplomatik boyutu, Türkiye’nin bu tarihsel mirası stratejik bir araç olarak kullanma kapasitesini ortaya koymaktadır. Patrikhane ile yapılan görüşmeler, Türkiye’nin sadece Batı Katolik dünyası ile değil, Doğu Ortodoks dünyasıyla da dengeli bir ilişki kurabildiğini göstermekte, ülkenin coğrafi ve tarihî konumundan kaynaklanan diplomatik avantajı güçlendirmektedir.
Patrikhane ile görüşme, Türkiye’nin hem milli çıkarlarını koruyan hem de uluslararası dini ilişkilerde köprü rolünü güçlendiren bir stratejik hamle olarak ortaya çıkmaktadır. Ziyaret, Türkiye’nin tarih boyunca sergilediği hoşgörü ve çok kültürlü yapı ile Katolik ve Ortodoks topluluklar arasındaki diplomatik dengeyi görünür kılmıştır. Böylece Papa 14. Leo’nun ziyareti, dini bir etkinlik olduğu kadar tarihî, kültürel ve diplomatik boyutları olan çok katmanlı bir stratejik girişim olarak değerlendirilebilir.
Ziyaret, diplomatik, kültürel ve toplumsal boyutlarıyla çok boyutlu kazanımlar sağlamıştır. Diplomatik açıdan, Papa’nın dünya genelindeki prestiji Türkiye’nin Batı ve Doğu dünyasındaki stratejik önemini yeniden gündeme taşımış, yumuşak güç kapasitesini güçlendirmiştir.
Patrikhane ile yapılan temaslar, Türkiye’nin çok dinli toplumsal yapısını yönetme kabiliyetini ve dini diyalog konusundaki stratejik yaklaşımını uluslararası ölçekte görünür kılmıştır.
Kültürel ve tarihî açıdan, İznik’te gerçekleştirilen 1. Konsil anması, Türkiye’nin Hristiyanlık tarihindeki merkezi rolünü vurgulamış ve tarihî mirasının korunması ile uluslararası görünürlüğünü artırmıştır.
Toplumsal boyutta, Türkiye’deki Hristiyan azınlıkların varlığını ve ülkede sağlanan dini özgürlüklerin uygulanabilirliğini uluslararası ölçekte somut biçimde gözler önüne sermiştir.
Ziyaret, bazı eleştirileri de beraberinde getirmiştir. Yabancı bir dini liderin Türkiye’de resmi temaslarda bulunması, dini ve tarihi açılardan, millî kimlik ve egemenlik bağlamında bazı kesimlerde tartışılmıştır. Hatta öyle ki, Hatay Medeniyetler Korosu tarafından verilen mini konserde icra edilen ilahi formundaki parçalardan hareketle çok gereksiz, insafsız, gerçeklerle bağdaşmayan eleştiriler de getirilmiştir. Dezenformasyonlara girişilmiştir.
Eleştirileri görmezden gelemeyiz, yok sayamayız, elbette pek çok eleştirinin çok önemli dayanakları da bulunmaktadır. Bu bağlamda eleştiriler, dini ve tarihî hassasiyetler, Haçlı Seferleri, Anadolu ve İslam dünyasında Haçlılar eliyle yaşanan zulümler, barbarlıklar, Bizans dönemi ve nüfus mübadelesi gibi olaylarla ilişkilendirilmiş ve ziyaretin sembolik yönleri bazı gruplar tarafından yanlış yorumlanabilecek bir unsur olarak görülmüştür.
Tüm bunların yaşanmış olması, toplumsal hafızada canlılığını ve uyarıcı vasfını koruyor bulunması bu gün için gerekli olan, gerçekçi bir politikadan bizi alıkoyamaz elbette. Ülkemizin ve milletimizin çıkarları, içinde bulunduğumuz bölgenin barışa ulaşması, huzuru, refahı, geleceği bakımından girişilecek ilişkiler ve işbirlikleri ve bu çerçevede de Katolik dünyasının ruhani liderinin ziyareti her şart altında bir diplomatik kazanımdır.
Burada esas dikkat edilmesi gereken husus diplomatik mesajların şeffaf biçimde sunulmamasının toplumsal kutuplaşma riskini artırabilecek bir faktör olmasıydı ki, Türkiye bu konuda çok net, açık, şeffaf bir süreç yürütmüştür. Ziyaret planlandığı şekliyle ve eksiksiz icra edilmiş, devletimiz millî hassasiyetleri gözetmiş ve eleştirileri dengeli biçimde yönettiğini göstermiştir.
Son tahlilde baktığımızda, Papa 14. Leo’nun ziyareti, İznik’in tarihî önemi ve Patrikhanelerle yürütülen temaslar bağlamında Türkiye’nin millî çıkarları ve kültürel mirası gözetilerek tasarlanmış stratejik bir girişim olarak değerlendirilebilir.
Diplomatik, kültürel ve toplumsal kazanımlar, eleştirilerin etkilerini dengeleyerek Türkiye’nin uluslararası konumunu güçlendirmiştir.
İznik’in sembolik ve stratejik önemi, Türkiye’nin tarih ve diplomasi birikimini görünür kılmış, tarihî kırılmaların sembolik olarak aşılmasına katkı sağlamıştır.
Bu ziyaret, millî çıkarların ve tarihî hassasiyetlerin gözetildiği bir çerçevede, kültürel mirasın diplomatik bir araç olarak kullanılmasının başarılı bir örneğini teşkil etmektedir.
Yerel Haberler Yenişehirlioğlu’ndan Şükrü Başdeğirmen’e övgü
Yerel Haberler DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Zeynep Sudan, Kars’ta bölgesel kalkınma ve kadın istihdamı vurgusu
Yerel Haberler Muhasebeciler sahte belge ve dijital denetimi masaya yatırdı
Yerel Haberler Ali Çetin, şehit aileleriyle buluştu
Yerel Haberler Saratov’da İHA saldırısı: 2 kişi hayatını kaybetti
Yerel Haberler Kars’ta Haydar Aliyev vefatının 22. yılında anıldı
Yasal Uyarı : Kaynak gösterilerek dahi abone olmadan kısmen veya tamamen kullanılamaz... Birlik Haber Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır - 2021